Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan Kitap Özeti ve Tanıtımı

Psikolojik tahlillerin havada uçuştuğu, yalnızlığın, aşkın ve acizliğin insanının yüzüne yüzüne vurulduğu bir kitap : İçimizdeki Şeytan
Sabahattin Ali’ye göre içimizdeki acizliğe ve tembelliğe verdiğimiz bir isimdir “içimizdeki şeytan”. Yaptığımız hataların ve yanlış kararların suçlusudur “içimizdeki şeytan”.
İçimizdeki Şeytan Kitabının Özeti ve İçimizdeki Şeytan Kitabının Tanıtımı
Kitabın ana karakterleri Ömer ve Macide diyebilirim. Ömer; aylak aylak takılan, bir akrabasının torpili ile iş bulmuş ve bu işte de doğru düzgün çalışmayan ve hayatını borç para ile devam ettiren bir felsefe öğrencisi. Macide ise; müziğe yatkınlığı olan ve ailesi tarafından Balıkesir’den İstanbul’a müzik eğitimi alması için gönderilen genç bir kız.
Ömer’in vapurda Macide’yi görüp vurulması ve kızın peşinden koşması ile hikayemiz başlıyor. Aslında içine kapanık birisi olan Macide, Ömer ile tanışıp açıldıktan sonra dedikodular oluşmaya başlar. Bir akrabasının evinde kalan Macide gene bir gece, geç saatte eve uğradığında evdekilerin ağır ithamları karşısında dayanamaz ve evden kaçar. (Ev sahipleri Macide’nin bir akrabası. Kızın babası ölmüş ve kıza bunu hemen söyleyememişlerdir. Kıza bu haberi verdiklerinde henüz Macide ile Ömer arasında tam anlamıyla bir arkadaşlık kurulamamış olsa da; ölüm haberinden sonra yakınlaşmaya başlamaları ve kızın gezip dolaşması ev halkı tarafından hoş karşılanmamıştır. Birde kızın babası öldüğü için eve gönderdiği paranın da artık gelmeyecek olması ev halkının Macide’ye karşı olan tavırlarının komple değişmesinde bir diğer etkendir.)
Macide gece yarısı evden çıkıp kapının önüne vardığında “Ne yapacağım, nereye gideceğim?” düşünceleri ile boğuşurken birden Ömer çıkı verir ve kendi evine davet eder. Barakadan hallice diyebileceğimiz bir yerde yaşayan Ömer, kızı eve davet ederken davet edip etmemek arasında gelip gider ama yinede davet eder. Birbirlerine deliler gibi aşık olan ikili o geceden itibaren birbirlerine karı koca olarak hitap etmeye başlarlar. Başlarda her şey güzel gider. Hatta öyle ki, aylak aylak takılan hiçbir işe sarılmayan Ömer işine önem vermeye ve eve para götürme derdine düşer. İlk etapta borçla ve Macide’de de bulunan parayla geçinebilselerde sonraları maddi sıkıntılar etkisini şiddetli bir şekilde göstermeye başlar. Bu süreç ve ikilinin git gide birbirlerine yabancılaşmaya başlaması olayları çok farklı noktaya götürecektir.
Şimdi gelelim kısa özetten sonra bazı detaylara; (ne kadar karışık anlatıyorum değil mi?)
Kitabın başlarında Macide müzik öğretmeni ile duygusal şeyler yaşıyor. Ama ne Macide ne de Bedri hoca bunu dile getirmiyor. Ki Macide bunlar olurken 16 yaşındayken öğretmeni ondan çokça büyük. Her neyse bir gün ders çıkışı Bedri hoca annesine yazdığı mektubu postaneye bırakması için Macide’ye veriyor. (Mektupta Macide’ye karşı yazılmış bir şey ve art niyet yok.) Namus bekçimiz okul müdürü Macide okuldan çıkarken onu çeviriyor ve mektubu başka bir çocukla postaneye gönderiyor. Bu olayın duyulması hem Macide için hemde öğretmen için utanç verici oluyor. Okuldaki kızlar Macide hakkında türlü türlü dedikodular çıkartıyor.
İlk zamanlar Macide bu duruma içerlese de sonraları o kızların nasıl karaktersiz oldukları aklına gelince bu saçmalıkları unutmaya karar veriyor. (Kusura bakmayın ama Macide hakkında dedikodu yapan kızlar tam bir kevaşe, okuyanlar bilir. Ha bu arada namus bekçimiz okul müdürümüz de birebir yapılan müzik eğitimlerinde Macide ile Bedri baş başa kalmasın diye yanlarına başka çocuklar da veriyor. Okulun ve toplumun namusu kurtuldu, günah keçilerimizi de bulduk; artık dağılabiliriz bayanlar baylar…
Para,para,para…
Her ne kadar başıboş bir insan olsa da paraya tamah etmeyen, maddiyattan çok maneviyata önem veren Ömer; Macide’yle birlikte yaşamaya başladıktan sonra sorumluluklarının artmış olması ve maddi sıkıntıların artması, içindeki karşı koyamadığı şeytanın dışa vurmasına neden olmuştur. Bunun ilk dışa vurumu, bir mağazada yere düşürdüğü ve kirlenen çorabı sepete koymak için elinin içine sıkıştırdığında, çorabı sepete koymak yerine avucunun içine iyicene sıkıştırıp dükkandan çıkması ile olmuştur. Yaşadığı pişmanlık, sonraları içindeki şeytanın tümden dışa vurumuyla devam edecektir.
Öyle ki; çalıştığı yerde bir veznedar kardeşinin borcundan dolayı para çalmıştır ve eline para geçtiğinde ilk fırsatta bu parayı geri kasaya koyacaktır. Veznedar bu sırrını sadece Ömer’e açar, Ömer’de bunu evdeyken bir sohbet sırasında arkadaşlarıyla paylaşır. Yakın arkadaşı olan Nihat, Ömer’in bu durumdan faydalanması gerektiğini söyler. İlk başlarda Ömer buna karşı gelse de sonra yine nefsine yenik düşer ve veznedara kendisine para vermediği taktirde bu olayı ortaya çıkaracağını söyler ve veznedara şantaj yapar.
Bu olaylar yetmezmiş gibi birde arkadaşlar ile buluşulan bir gecede Ömer’in bir arkadaşının Macide’yi taciz etmesi ama Ömer’in o kişiye borcu olduğu için ses çıkartmaması Macide ile Ömer’in arasını açan son olaylardan biridir.
Aslında anlatacak çok şey var ama bunları anlatmam için komple kitabı baştan aşağıya burada paylaşmam gerek. Kitabın beni diğer Sabahattin Ali kitabı olan Kuyucaklı Yusuf gibi çok etkilediğini söyleyebilirim. Kitap sürpriz bir son ile bitiyor. Yalnız kitabı gece 1 gibi bitirmiştim ve gecenin duygusallığı ve kitabın sonlarına doğru yaşanan yabancılaşma ve boşluk beni de içine aldı. Kitap da her şey etkileyiciydi. Fakat sanki sonralarına doğru kitap alelacele bitirilmiş gibi geldi. Sonları biraz daha uzatılabilirdi.
Her neyse benlik bu kadar. Son olarak kitaptan bir kaç alıntı ile yazımı sonlandırıyorum..
İçimizdeki Şeytan kitaptan alıntılar
- Hayatta hiçbir şey, uğrunda ölünmek için istenmez. Her şey yaşamamız için olmalıdır. Hata biraz ileri gideyim, kendi yaşamamız için… Sen kafanın içindeki yokluğa o kadar saplanmışsın ki, derhal uğrunda can feda edecek bir şey arayarak ikinci bir yokluğa dalmak istiyorsun!
- Hem fena bir şey söylemedi ki… Dada fena da ne söyleyebilirdi… Beni sevdiğini söyledi…
- Görülüyor ki aptallık sade ahmaklara değil, akıllı olduklarını sananlara da hükmediyor.
- Dünyada insanlar kendilerinden başkasının işiyle alakadar olurlar mı? Belki dedikodu için ara sıra…
- Kendimiz iyi olamıyoruz ve başkalarının iyiliğini küçük görmek için onlara reklamcı, hayır dua avcısı, hatta riyakar diyoruz.
- Dünya kim?.. Benden başka dünya var mı? Herkesin bir tek dünyası vardır, o da kendisi…
- Hayat bir katakulliden ibarettir.
- Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır.