Nalan, küçük yaşlarda lüks bir hayat yaşayıp, daha sonra yine zengin ve köklü bir aileye gelin gitmiştir. Bir gün zorla birlikte yaşadığı sevgilisi Hayri tarafından psikiyatri kliniğine getirilir. Hayri, Nalan’a hayatında başkası olduğunu söylemiş, Nalan’ın bütün dünyası başına yıkılmıştır. Sinir krizleri geçiren Nalan, intihar edeceğini söylemeye başlamıştır. Nalan, seanslarda doktora hayatını anlatır ve hikaye başlar.
Hayri’yle olan aşkını ve onu bırakmasından ne kadar korktuğunu anlatır. Nalan bir iç mimardır ve şirketinde çalıştığı zengin iş adamının oğlu Sedat ile evlidir. Kayınvalidesi ve kayınbabası onu her ne kadar desteklese de, kocası Sedat ona sevgi, şefkat gibi duygular vermez. Sedat’ın aklı yalnızca son moda kıyafetler giymekte, markalarda, güzel yerlerde gezmekte, yemekte, lüks arabalara binmekte, arkadaşlarında ve babasından gizli kumar oynamaktadır. Nalan hamileliği ve bebeğini kaybetmesinden sonra depresyona girer ve işten ayrılır. Bu arada hem anne hem de babasını kaybeder. Bir süre sonra kayınbiraderinin desteğiyle toparlanır ve işe döner. Hem şoförlüğü hem de korumalığını yapması için şirkette çalışan Hayri Nalan’ın yanına geçer. Hayri, Nalan’ı sevmektedir. Hayri, fırsattan istifade onun bu ruh halini de kullanarak elde etmek elinden geleni yapar. Zaten sevgiye, ilgiye oldukça aç olan Nalan da dayanamaz ve bir süre sonra o da Hayri’den etkilenmeye başlar. Ama Nalan, evliyken böyle bir ilişki içinde olamayacak kadar erdemli olduğu için kocasından boşanır ve Hayri ile 7 yıl sürecek olan bir aşka başlar.
Bu sırada Hayri de evlidir ve üç çocuk babasıdır. Hayri’nin karısı Türkan köyden kuma hayatına alışkın olduğu için Nalanı kabullenir. Nalan da çocukları babasız kalmasın diye Hayri’den boşanmasını isteyemez. Bir gün Hayri karısını ve çocuklarını Nalan’la tanıştırır. Türkan Nalanı çok sever, sürekli kızlarını alıp onu görmeye gider. Ona göre Nalan görgülü, terbiyeli hanım bir kadındır o yüzden bu ilişkiden hiç rahatsız olmaz.
Fakir, cahil bir köylü olan Hayri, Nalan’a hayatı boyunca görmediği sevgiyi ve şefkati yaşatır. Hayri kendini bir aşk adamı olarak nitelendirir. Ona göre kalbi o kadar geniştir ki, aynı anda bir sürü kadını sevebilir. Nalanla ve karısıyla ilişkisi devam ederken bir gün bir meyhanede tanıştığı Laz kızına aşık olur. Bu Laz kızı zengin bir işadamının metresidir. Genç kızlığında öz babası tarafından tecavüze uğramış, sonrasında toplum ve aile tarafından dışlanmıştır.
Laz kızı, Hayri’den evlenme sözü alır ve bütün umutlarını Hayri’ye bağlar. Ama Hayri resmi nikahlı evlidir ve karısı Türkan’dan boşanmak istemez. Kız, hem Hayri’yi hem de karısını sürekli tehdit eder. Hayri bir türlü bu işin içinden çıkamaz ve bir gün kendi evinin bahçesinde Laz kızı tarafından bıçaklanarak öldürülür.
Hayri’nin ölümü hem kendi ailesini hem de Nalanı perişan eder. Nalan, bu durumdan doktorun yardımlarıyla kurtulmaya çalışır. Daha sonra, gittiği bir resim atölyesindeki hocasının hiç görmediği babası olduğunu öğrenir. Babası Nalan’dan af diler ve bir gün çok kıymetli eserlerini ona bırakarak birden ortadan kaybolur. Nalan, artık dayanamaz ve hayatına yeni bir perde açmaya karar verir!
İtiraf etmeliyim ki kitabı ‘Doğduğun ev kaderindir’ dizisinin hikayesi içinde geçiyor diye aldım. Ve bu sebeple de kafamda karakterleri ne şekilde hayal edeceğimi şaşırdım. İlk başlarda kafam bulandı. Çünkü Hayri’yi Mehti Nalan’ı Zeynep olarak hayal etmeye çalıştım. Ne zaman ki Hayri ve Nalan’ın hikayesinin dizideki hikaye olmadığını anladım bende rahatladım. Bence diziye istinaden okuyacak varsa çok az bir bölümde geçiyor dizinin karakterlerinin hikayesi. Diliyle ilk defa tanıştığım Gülseren Budayıcıoğlu akıcılığıyla beni kendine hayran bıraktı. 5 gün gibi bir sürede hele de tam zamanlı ve yoğun çalışan biri olarak bitirebildiğim için çok mutluyum. Hikayesi çok derin. Sevilmemişliği ve Sevilmemişliğin başınıza getirebileceklerini ayan beyan önünüze sermiş yazar. Sonralara doğru hayret içinde ve genel olarak kalbinizi buracak derinlikte okuyacağınız bir eser. Hepimizin hayatına dair çok şey olduğuna inanıyorum içinde. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar dilerim
Okuduğum üniversite’de,sıcacık kaloriferin önündeki bankta oturmuş ve ilk sayfalarını okumaya başlamıştım… Sıcacık bir dili var Gülseren’in. Doğduğumuz ev,insanlar,aile,çevre kaderimizdir Bir de ruhumuzun kaderi vardır… Bir yere uyuyorsun diye oraya uygun olduğun anlamına gelmez diyor kitap.Bu sözü destekleyenlerden… Her şeyden önce, yazarın harika bir dil sıcaklığı var Kar’ın karlar üstüne düştüğü o soğuk aylarda ben de sayfaları sayfalar üstüne düşürüyordum…
Duygusal açlığa neden olan güvensizlik temelli bir hayatta korkularıyla kendini tanıma ve var olma yolunda hayatı cam fanustan seyredip yalnızlik duygusunu tanırken acı ve suclamadan geçen bir yol Nalan’ın hikâyesi. Bağlandığı ise özlemi çekilen ideal hayat timsalini ve kaybını oluşturmuş. Onaylanmayan,sevilmeyen desteksiz kalan Nalan’ın kendini tanıdiktan sonra yeniden kendine dönmesi anlatılmış . Güzel akıcı bir kitap
Yıllardır okucuyum ama bir kitabın incelemesini yapmak için daha çok kitap okumam, daha çok irdelemem gerektiğini düşünürüm. O sebeple bu kitabı eksiden artıya doğru bir şekilde irdelemem zor. Gülseren Budayıcıoğlu ile bu kitap sayesinde tanıştım. Kitabı okudukça yer yer sıkılsam da “hayat motifi” olarak nitelendirilen bir tanımın benim hayatımda da çok büyük bir yer kapladığını bu kitap sayesinde farkettim. Ve yine farkettim ki, biz koskoca bir coğrafya da batısıyla, doğusuyla, kuzeyiyle, güneyiyle birbirimizden bağımsız hayatlar yaşayan birbirinden o kadar bağımsız bir milletiz. Her şeye rağmen kitap farkındalık açısından okunmaya değer. “
Yazarın kalemiyle bu kitap sayesinde tanıştım. Kitapçıda gezerken nedense bir anda hiç bakmadan bunu alacağım dedim ve aldım. Kitapta kader motifi öyle güzel anlatılmış ki, aslında çocukluğumuzda yaşadığımız şeylerin çocukluk döneminde kalmadığını vurguluyor. . Bir taraftan Nalan’ın travmatik hayatı ve Hayri’nin üçgenin içinde, Nalan- Türkan- Laz kızı. Diğer taraftanda başka bir hikaye olarak avukat Zeynep. . @drgbudayicioglu duygularını dile getiriş tarzı beni çok etkiledi. Ayrıca gerçek yaşam hikayeleri olması bende çıtayı yükseltti. Sırada diğer kitapları var onlarıda mutlaka okuyacağım. Sevgiyle ve kitaplarla kalın
Kitap Gülseren hanımın iki hastasıyla olan terapi konuşmalarından ve bölüm başlarında kendi hayatıyla ilgili anlattıklarından oluşuyor. Sıkıcı değil, su gibi akıp gidiyor. Şimdi, ben psikiyatriye özel bir ilgi duyarım ve psikiyatristlerin ruh dünyasını, yaşamlarını , bu kadar negatiflikle nasıl başa çıktıklarını çok merak ederim. Doktor yanım, bir süre sonra onların da işlerini kanıksadığını, çoğu zaman hastayı dinlemediklerini bilse de bir yanım bunu reddediyor. … kısacası hikaye güzel. aslında gerçek ve acı bir yaşam öyküsü ancak bir yerde okuduğum gibi yazar sık sık kendini yüceltme gibi bir hataya düşmüş ve önceki kitaplarinin reklamı var. bu hoş olmamış. kitabı okurken acaba bir pskatriste ben de gitsem mi diye bir istek olmuyor degil ancak bu kadar uzun uzadıya sohbetlerin pek mümkün olmadığını biliyorum. yani kitapta olduğu gibi değil pek. kitap ne kattı sorusuna cevabim şu olur: topluma ayna tutmuş. özellikle kadınları anlama konusunda.
Merakla okumayı beklediğim kitabım an itibariyle bitti.Asıl mesleği Pskiyatrist olan yazarın yaşanmış olaylardan yola çıkarak yazdığı son romanı ‘Camdaki Kız’.Genel olarak psikolojik öykü ve kitaplara merakım olduğundan uzun zamandır okumak istiyordum.Beklediğim gibi oldukça akıcı ve de hüzünlü bir hikâyeydi. Okurken beni o kadar içine çekti ki,yaşananları bizzat hissettim sanki.Zaman zaman şaşırttı,bu kadar da olmaz dedirtti,ağlattı ve sinirlendirdi.Daha önce okumayanlar için söyleyim, yazar terapi seansları şeklinde anlatmış hikayeyi. Bu kitapta öncelike Nalan ve Hayri’nin etrafında şekilleniyor.Birbirlerini herşeyi göze alarak sevmiş ama bir taraftan de geçmişin izlerinden kurtulamamış iki insan.Çocukken yaşanılan şeyler nasıl da insanın hayatını şekillendiriyor, yapılan hataların cezasını insan en başta nasıl kendine veriyor görüyorsunuz okurken.Gercekten ibret verici bir hikâyeydi. Herkes aynı ülke de ama nasıl farklı hayatlar yaşıyor. Hekesin nasıl farklı bir dünyası var,düşünceleri var.Ve çoğu zaman kimse kimseyi anlamıyor.Okurken Hayri’nin düşünce yapısı insanın tüylerini diken diken ediyor.Ama bir taraftan acıyorsunuz.Nalan’a şaşırıp yaşadıklarına akıl erdiremiyorsunuz.Yazar öyle güzel anlatmış ki ön yargılarınızı bir tarafa bırakıyorsunuz. Bir çok konuda güzel mesajlar vermiş.Eleştirim bazı yerler çok tekrar olmuş.Ve düşünce yapısında da anlamadığım ,farklı gelen kısımlar vardı.Mesela ‘Hayatın bize verdiği’ demiş ben burada Yaratıcıyı mi kastediyor anlamadım.Bana göre herşey Allah’tan gelir.Hayat ,tabiat ya da kader bize birsey vermez.Bunu açık bir şekilde göremedim kitapta.İnsan ise elindeki cüzi irade ile seçimlerini yapar…
Gülseren Budayıcıoğlu Camdaki Kız kitabında “SEVGİ” kavramını o kadar güzel işlemiş ki… Meğer yaşamdaki her şey öncelikle kendimize olan sevgimizden, sonra karşımızdaki kişiye/kişilere duyduğumuz sevgiye göre meydana gelirmiş. Ne demiş Gülseren Budayıcoğlu ” Hastalık sevgisizlikten, şifa ise her zaman sevgiden, şefkatten gelir.” “Kader Motifi” benim önceden hiç duymadığım bir kelimeydi. Ancak çok anlamlı bir kelimeymiş. İnsan kaderinden kaçamıyormuş. Belki de kadere razı olmak kolay geliyor bilemiyorum. Küçükken acı veya tatlı yaşadıklarımız peşimizi bırakmıyormuş ve bu yaşadıklarımızdan kalan izler hayatımız boyunca bizimle beraber gelirmiş. Nereye gidersek gidelim bizim asıl gerçeğimizi yüzümüze vurmaktan da asla çekinmezmiş. Peki biz bu kader motifini değiştiremez miyiz? Hayatımız boyunca bu motife sadık kalmak zorunda mıyız? Hiç düşündük mü kaderimize boyun eğmezsek hayatımız daha anlamlı ve güzel olabilir miydi? Hayatımızda neler değişirdi? İşte bu kitap; birden fazla kahramanı ve bu kahramanlarının birbirinden farklı hayat hikayeleriyle işlenmiş olarak bu sorularımıza cevap veriyor ve bu konuda düşünmemizi, hayatımızı tekrar gözden geçirmemizi sağlıyor.
Merakla okumayı beklediğim kitabım an itibariyle bitti.Asıl mesleği Pskiyatrist olan yazarın yaşanmış olaylardan yola çıkarak yazdığı son romanı ‘Camdaki Kız’.Genel olarak psikolojik öykü ve kitaplara merakım olduğundan uzun zamandır okumak istiyordum.Beklediğim gibi oldukça akıcı ve de hüzünlü bir hikâyeydi. Okurken beni o kadar içine çekti ki,yaşananları bizzat hissettim sanki.Zaman zaman şaşırttı,bu kadar da olmaz dedirtti,ağlattı ve sinirlendirdi.Daha önce okumayanlar için söyleyim, yazar terapi seansları şeklinde anlatmış hikayeyi. Bu kitapta öncelike Nalan ve Hayri’nin etrafında şekilleniyor.Birbirlerini herşeyi göze alarak sevmiş ama bir taraftan de geçmişin izlerinden kurtulamamış iki insan.Çocukken yaşanılan şeyler nasıl da insanın hayatını şekillendiriyor, yapılan hataların cezasını insan en başta nasıl kendine veriyor görüyorsunuz okurken.Gercekten ibret verici bir hikâyeydi. Herkes aynı ülke de ama nasıl farklı hayatlar yaşıyor. Hekesin nasıl farklı bir dünyası var,düşünceleri var.Ve çoğu zaman kimse kimseyi anlamıyor.Okurken Hayri’nin düşünce yapısı insanın tüylerini diken diken ediyor.Ama bir taraftan acıyorsunuz.Nalan’a şaşırıp yaşadıklarına akıl erdiremiyorsunuz.Yazar öyle güzel anlatmış ki ön yargılarınızı bir tarafa bırakıyorsunuz. Bir çok konuda güzel mesajlar vermiş.Eleştirim bazı yerler çok tekrar olmuş.Ve düşünce yapısında da anlamadığım ,farklı gelen kısımlar vardı.Mesela ‘Hayatın bize verdiği’ demiş ben burada Yaratıcıyı mi kastediyor anlamadım.Bana göre herşey Allah’tan gelir.Hayat ,tabiat ya da kader bize birsey vermez.Bunu açık bir şekilde göremedim kitapta.İnsan ise elindeki cüzi irade ile seçimlerini yapar…
Cok sey soylemek, cok sey yazmak istiyorum suan aslinda. Cunku bir dakika oldu olmadi kitap biteli, hemen telefonu elime aldim ve yaziyorum… Bir psikiyatrist ne yazar? Genelde oyle yapmayin, boyle yapin yazilari. Bu oyle degil. Bir kac insanin bambaska pencerelerden uzanan hayat yolculuklari… Yazarin kendi ic dunyasi ve duygulari… Ailesi, cocuklari ve rahmet olsun ki vefat eden esi. Kitabin konusu ne derseniz eger: Hayatin ta kendisi. Kitabin ismi cok manidar. Camdaki Kiz. Camda hayati, acilari, gecmisi ve gelecegi bekleyen koskoca yurekli insan… O insan sen, ben, oteki… Herkes. Diyecegim odur ki, bayildim. Diyecegim odur ki, bu kitabi asla unutmayacagim…
Hele şükür bitti dediğim bir kitap. Neden bu kadar abartıldığını anlayamadığım bir kitap. Yazarından edebiyat adına çok büyük bir beklentim zaten yoktu ama bu kadar sıkmasını da beklemiyordum. Kitaptaki karakterlerin gerçek hayattan oluşu güzel ama yazarın inatla bu karakterleri savunması beni kitaptan soğuttu. Elbette seveni okuyanı vardır duru bir dil kullanmış anlatımda süsleme yapmamış (ki bu okurların bir kısmı için istenen güzel bir anlatım biçimi olabilir). Yaptığı sosyal çıkarımlar için de bir uzman için çok basit kalmış diye düşünüyorum. Bi de hemen her bölümde kader motifi diye diye kitabı bitirmiş. Kitap sonunda adam akıllı bir açıklamasına da denk gelmedim bu motifin. Tabi okur tarafından anlaşılır olmasını gözetmiş olabilir yazar ancak ben daha derin daha irdeleyen daha cesur sosyolojik yorumlar beklerdim. Genel olarak okunabilir bir kitap, ancak çok derin kitaplar okumaktan yorulmuş ve beynim biraz dinlensin diyorsanız.
Aşk yakıyor Ayrılık kavuruyor Aldatılmaksa hep çok acıtıyor… . Bize çocukluk acılarını tekrar yaşatacak kişileri gözünden tanır, başkasına değil, ona âşık oluruz. Hayat onu kendi ellerimizle buldurur bize. . Bir yerde görmüştüm kadın eş, sevgili seçerken babasını, erkek ise annesini ararmış. Çocukluğu güzel geçmemiş bireylerde bu maalesef ileriki yaşlarda çok farklı sonuçlar doğuruyor. Bir nevi kaderimiz doğduğumuz evlerde yazılıyor. Gülseren Hanımın sık sık bahsettiği kader motifi burda daha da iyi anlaşılıyor. . Bu kitapta gerçek bir yaşam hikayesi. Nalan ve Hayri’nin hikayesi. İç dünyalarına girdiğinde özellikle çocukluğa inildiğinde o kadar derin olaylar yatıyor ki. . Kitap sizi içine çekiyor ve asla elinizden bırakamıyorsunuz. O kadar samimi bir dille yazılmış ki sanki o olaylar yaşanırken siz bir köşede oturmuş onları izliyorsunuz. . Bir de güncel bilgi vereyim sizlere “Camdaki Kız” kitabıda dizi oluyor. Kanal D ekranlarında seyirciyle buluşacak başrolünde Burcu Biricik’in oynayacağı söyleniyor. . Size birde tavsiye vermek istiyorum kitaplardan uyarlanmış diziler ne kadar güzel olursa olsun kitapları mutlaka okuyun. Çok farklılaştırıyorlar maalesef aynı ilerlemiyor.