H-İndexi Nedir? H-İndexi Hakkında Ayrıntılı Bilgiler

H-İndexi duymuşsunuzdur. Peki nedir bu H-İndexi? Neye yarar? Nerede kullanılır?
Fizikçiler arasında yıllardır süregelen bir tartışmadır, Newton’un mu yoksa Einstein’ın mı daha büyük fizikçi olduğu. Elbette, bu sorunun net bir cevabı yok (çoğu fizikçi Newton’u desteklese de) ama bu ve bunun gibi mukayeseler insanların karşılaştırmaya ve sıralamaya ne kadar meraklı olduğunu açık bir şekilde gösteriyor.
H-İndexi Nedir?
İş bilim insanlarını sıralamaya geldiğinde ise, ortaya önemli bir soru çıkıyor; bir bilim insanının başarısını nasıl ölçersiniz? H-indeksi, Kaliforniya Üniversitesi’nden fizikçi John Hersch tarafından işte tam da bu soruna bir çözüm bulmak için geliştirilmiş bir sıralama ve başarı ölçme indeksi.
Bilim insanlarının başarılarının ölçülmesinde en önemli kriterlerden bir tanesi yayınladıkları makale sayısıdır. Her ne kadar pek gerçekçi bir ölçüm değeri olmasa da (teorik dallarda, kişi başına, yılda iki ya da üç makale ortalama bir değerken, deneysel dallarda bu oldukça az bir rakamdır), bilim insanının üretkenliği hakkında bir fikir vermektedir.
Bir diğer önemli kriter ise yayınlanan makaleye alınan atıf sayısıdır ki bu, o makalenin diğer bilim insanlarınca ne kadar bilindiğinin ve kullanıldığının bir ifadesi olabilir. H-indeksi bu iki kriteri bir araya getirerek bir ölçme birimi ortaya çıkartıyor; bir bilim insanının h-indeksi h ise, bu bilim insanının h tane makalesi h‘den fazla atıf almış demektir. Yani, h-indeksi 15 olan kişinin, 15′ten fazla atıf almış 15 makalesi vardır.
Her değerlendirme sistemi gibi bu sistemin de artıları ve eksileri aynı anda mevcuttur. Öncelikle iyi taraflarından bahsedecek olursak, h-indeksi sadece kişilerin deıil, kurum-kuruluş, bölüm, grup gibi ortak çalışma yapan akademik toplulukların da sıralanmasında kullanılabilir. Burada yapılan şey, o grup vs. tarafından yayınlanan makaleler ve onların almış oldukları atıf sayısına bakmaktır. Öte yandan, h-indeksi yayınınızın çıktığı derginin kalitesine bakmadığı için (yani Nature veya başka herhangi bir dergi, farketmiyor) aynı konuda yapılan çalışmaların bilim dünyasında getirdiği ses daha rahat anlaşılabiliyor.
Bir başka önemli artısı ise az sayıda ancak çok fazla atıf alan çalışmaların (ki bunlar genellikle yayınlanan değerlendirme makaleleridir) değerlendirme içinde daha az etkisinin olmasıdır.
Elbette, h-indeksinin bazı eksileri ve kişinin kendi h-indeksini arttırmasının yapay yolları mevcut. En önde gelen eksilerinden bir tanesi, h-indeksinin uzun süredir ortalama üstü kalitede yayın yapan biliminsanlarını az ama ses getirmiş ve çok kaliteli yayın yapan biliminsanlarının önüne koymasıdır; bu sıralamada önemli olan yayınlanan toplam makale sayısı ve onların aldıkları atıflar olduğu için, uzun süreli kariyer sahibi bilim insanları daha yüksek h-indekslerine sahip olabiliyorlar.
Örnek olarak, eğerEinstein 1905 yılında dünyayı değiştiren dört makalesini yayınladıktan sonra emekli olsaydı, h-indeksi 4 veya 5 olarak kalacaktı;
Royal Society of Chemistry (Büyük Britanya) sıralamasına göre en yüksek h-indeksine sahip olan kimyagerler
bu dört makalenin toplam atıf sayısı 2000′i geçmektedir halbuki. H-indeksinin bir diğer eksisi, geniş bir yazar kadrosu tarafından yayınlanan makalelerde bütün yazarlara eş önemi vermesidir; böylece o makalenin hazırlanmasında en çok emeği geçen yazar ile en az ilgilenen yazar aynı kefeye konulmuş oluyor. Bu yazıda bahsedeceğim son olumsuz tarafı ise, yazarların sürekli olarak kendi makalelerine atıfta bulunmaları sayesinde kişiler kendi kendilerin h-indekslerini arttırabiliyor oluşu. Bir nevi etrafından dolanma olsa da, bu yönteme karşı yapılabilecek pek bir şey yok henüz.
H-indeksi, bütün artıları ve eksilerine rağmen sıklıkla kullanılan bir değerlendirme yöntemi. Gene de, sadece geçmiş yıllara ait bilgilerden faydalandığı için bilim insanının gelecekteki kariyeri hakkında somut bir bilgi vermemektedir. Öte yandan, yüksek h-indeksi Nobel Ödülü getirir mi diye de sorulabilir ki buna cevap kesinlikle hayırdır; Nobel Ödülü hayat boyu başarıya değil de çığır açıcı nitelikteki tekil çalışmalara verilir. Ekteki listeye baktığınız zaman Nobel Ödülü kazanmış araştırmacıların 50-60 civarındaki sıralarda kendilerine ilk defa yer bulmaya başladıklarını görebilirsiniz (bu konudaki istisnalardan bir tanesi E. J. Corey, şu anda listenin iki numarasında bulunuyor).
Ayrıca, h-indeksi sadece aynı alanda çalışan araştırmacılara uygulandığı zaman bir sıralama değeri yaratıyor; çünkü farklı alanlarda atıf sayısı ve atıf niteliği, o alanda çalışan araştırmacı sayısıyla ilgili olduıu için, farklı alanlarda yapılan çalışmaların karşılaştırılması mümkün olmuyor.